Büyük Balık Avına Uzun Yıllar Bilenmişlerdi :
Akya avı için öğlen turu ayarlamıştık. Saygın, Onur ve birkaç arkadaşıyla bizim pansiyona geldiler. Plan, öğleden sonra turunda Akya avlamak, akşam da Akya ziyafeti çekmekti. Karada kalanlar bizden güzel haberleri bekliyordu.
Saat 15.30 da tek hedef Akya olan balık avı turuna başladık. Önce Adrasan Koyunda yemlik Palamut avına başladık. Ayı Deresinin önünde Palamut güzel av veriyordu. Bir saat içinde 6 – 7 Palamut avladık. Pırasalı Adanın yolunu tuttuk.
Pırasalı Adada da birkaç tur atıp Palamut durumuna baktık. Burada balık durumu oldukça iyiydi. Bunun üzerine 17.30 – 18.00 gibi Akya oltasını hazırlayıp dolaşmaya başladık.
Akya Olduğuna İnandığımız Yeri Bırakıp Dönmek Zor Geliyordu
Saat 20.00 olmasına rağmen Akya avı yapamamıştık. Bizimkiler sabırsızlanmaya başlamışlardı. Tur vaktimiz çoktan bitmiş olmasına rağmen “bu kadar Palamut olan ortamda mutlaka Akya olması gerekir” diye, dönmek istemiyordum. Bizimkilerin de canına minnetti. “Bugün mutlaka Akya avı yapmamız lazım” deyip duruyorduk.
Saat 20.30 da hava iyice kararmaya başlamıştı. Arada oltamıza Barakudalar saldırıyordu. Oltaları çekip Barakuda’ların parçaladığı Palamutları yeniledik. Oltaları yeniden denize bıraktık. Pırasalı Adanın açık deniz tarafına doğru yaklaşırken “tam burada Akya almamız lazım” demiştim. Sözümü bitirir bitirmez Saygın’ın oltanın kaloması hızla boşalmaya başladı. Saygın’dan, oltanın ipini bana doğru uzatmasını istedim. İpi elime aldığımda Akya’nın kafa vuruşlarını hissettim. Saygın’a dönüp “çek Saygın çek. Akya oltada” dedim. O an Saygın’ın mutluluğunu anlatmaya kelimeler kifayet etmez. Saygın, Akya yakaladığı için mi sevinsin? Karada bekleyenlerin umutlarını boşa çıkarmayacağı için mi sevinsin? Hepsi bir adada karışık güzel duygulardı.
Akya Bizi Yormasına Rağmen Mücadeleye Devam Ediyordu
Akya ile mücadele bir saatten fazla olmasına rağmen devam ediyordu. Teknede bulunan herkes sırayla oltayı çekiyordu. Buna rağmen herkes yorulmuştu. Ama bu tatlı bir yorgunluktu. “Saygın, yorulalım da, böyle yorulalım” diyordu.
Akya’yı yakaladığımız yer 70 m civarında bir derinlikti. Mücadelenin devam ettiği bir saat boyunca 140 m derinliğe sürüklendik. Bu sayede Akya derinlere dalarak daha güçlü mücadele fırsatı buluyordu. Derin suda Akya avı yapıyorsanız bilin ki, mücadele uzun sürecek.
Mücadele Uzadıkça Herkesi Balığı Kaçırma Korkusu Sardı
Bir saatten sonra yorgunluk iyice artıp sabırlar tükenmeye başladı. Saygın’dan oltanın ipini bir daha bana doğru uzatmasını istedim. İpi iki elimi de kullanarak parmak uçlarımla tutarak yavaş yavaş çekmeye başladım. Akya asılınca ip misinayı kolayca bırakıyordum. Akya bastığında kalomadan boşaltabiliyordu. Bu şekilde on, on beş dakika daha uğraştık.
Artık herkes sabırsızlanmaya başlamıştı. Akya’nın kurtulma düşüncesi akılları kurcalıyordu. Sabırsızlık ve yorgunlukta artmıştı. Havanın kararmış olması da ayrıca sabırsızlık kaynağıydı. Bu durumda herkesi sakinleştirmek ve motive etmek bana düşüyordu.
Büyük Balık Avına Uzun Yıllar Bilenmişlerdi
Devamlı sakin olmalarını, biraz sonra Akya’yı tekneye alacağımızı söyleyerek sakinleştirmeye çalışıyordum. Daha önce birkaç kere Saygın ve Onur ile avladığımız Akya’lar oltadan kurtulmuştu. İnsan bu kadar mücadele ettikten sonra Akya’nın kaçmasına dayanamazdı.
Neyse ki, biraz sonra takımlara ulaşmıştık. Artık, Akya ile aramızda 15 m kadar bir mesafe kalmıştı. Akya’yı tekneye aldığımda, gecenin karanlığında yankılanan sevinç çığlıklarını duymalıydınız. Çıkardığımız sesler, gecenin karanlığını yırtıp Adrasan’a ulaşmış olmalıydı. Adrasan daha önce bu kadar büyük sevinç görmemiştir. Artık, Saygın ile Onur uzun zamandır yolunu gözledikleri sevgililerine kavuşmuşlardı…