Gelidonya Batığı :

Gelidonya (Taşlık Burnu), Antalya Körfezinin batısında bulunmaktadır. Taşlık Burnunun güneyinde Beş Adalar bulunmaktadır. Gelidonya Batığı, Beş Adaların en büyüğünün güney doğusunda seyrederken kayalara çarparak batmıştır. Batık 26 – 28 metrede kıç üstü şekilde bir kayanın üzerinde bulunmuştur.

Gelidonya Batığının Bulunma Hikayesi
Gelidonya Batığı ilk olarak 1954 yılında Bodrumlu bir sünger avcısı Kemal Aras tarafından bulunmuştur. Ama batığın hikayesi 1958 yılında Amerikalı gazeteci ve amatör arkeolog Peter Throckmorton‘un Bodrum’a gelmesi ile başladı.

Amerikalı gazetecinin amacı Bodrumlu sünger avcıları ile bir belgesel yapmaktı. Çekimler için tanıştığı İzmirli Mustafa Kapkın ile Bodruma geldi. Sünger avcısı Kemal Aras ile tanıştı. Kemal Aras ve diğer sünger avcıları ile yaptıkları sohbetlerde çok sayıda balığın yerini öğrendiler. Bunlardan bir tanesi de Gelidonya’da bulunan batıktı. Süngercilerin verdiği bilgiye göre batık teknenin yükü bakır külçelerdi. Ayrıca batığa ilk dalan süngercinin batıktan tunç bıçak ve tarım aletleri çıkardığını öğrendiler. Bu bilgi Peter’de batığın tunç devri batığı olabileceği izlenimi edinmesine sebep oldu. Bu bilgi onun bu batıkla daha fazla ilgilenmesine sebep oldu.

1959 Yılında Throckmorton tekrar Türkiye’ye geldi. Gelidonya Batığına dalmaya kararlıydı. Gelidonya Batığına daldığında batığın tunç devri batığı olduğu konusunda kesin emin oldu. Gemiden aldığı parçalar üzerinde yapılan araştırmada geminin tunç devrine ait olduğu tespit edildi. Ayrıca karbon testi de batığın 3200 yıllık geçmişe sahip olduğunu teyit etti.

Dünya Sualtı Arkeolojisi Gelidonya’da Doğdu
Bu batık mutlaka arkeolojik anlamda dalış yapılmalıydı. Ama bunun için arkeolojik desteğe ve finans kaynağına ihtiyaç vardı. Bunun için Amerika’ya döndü. Birkaç girişimden sonra kendine güçlü sponsorlar buldu. Artık dünya, sualtı arkeolojisi ile tanışmak üzereydi.
1960 yılında Gordion’da arkeolojik kazı yapmakta olan Pennsylvania Üniversitesi Müdürü Rodney Young ona yardım elini uzattı. Maddi yardımda bulunmakla kalmadı. Ona arkeolojik destek vermesi için asistanlarından George Bass’ı kazıyı yönetmesi için görevlendirdi.

Batığa İlk Dalışlar Başlıyor
1960 Yılının ilkbaharında Throckmorton ile Bass ekipleriyle Gelidonya Batığına dalmak için yola çıktılar. Batığa yapılan dalışlar Haziran ve Eylül aylarında gerçekleşti. Dalışlara süngerci teknesi olan Lütfu Celil destek verdi. Ekibin kamp yeri o dönemdeki ismiyle Kelleci Koyu oldu. Bu koyun ismi daha sonra bu keşfe ithafen Amerikan Koyu oldu. Kelleci Koyunun batığa uzaklığı 1 saat kadardı. Koy hava şartlarına karşı korunaklıydı. En önemlisi yaz kış akan tatlı su kaynağı vardı.

Ekip ilk olarak çalışacakları alanın haritasını çıkardılar. Alan bölümlere ayrıldı. Her bölüm kayıt altına alındı. Her bölümden çıkarılan eserler buna göre tasnif edildi. Daha sonra eserler tekne ile Kelleci Koyuna taşındı. Bütün eserlerin konservasyonu ve kayıtları burada yapıldı.

Konservasyon Nedir
Konservasyon objelerin maddesel ve teknolojik özellikleri kadar yapısını ve taşıdığı dekoratif ögelere özgün niteliklerine bağlı kalarak korumak, bozulmasına yol açan nedenleri ve etkenleri açığa çıkarmak, en uygun ve en etkili koruma yöntem ve malzemelerini saplayarak bunları objelere uygulamak, fiziksel ve estetik bütünlüğü aslına bağlı kalarak sağladıktan sonra, stabil haldeki objeyi sergileme veya depolama için hazırlanmaktadır.

Gelidonya Batığının Batış Zamanı
Yapılan bütün araştırmalara göre M.Ö. 1200 yılında, 20 m uzunluğundaki ortadoğu menşeli bir ticaret gemisi Gelidonya açıklarında kayalara çarparak batmıştır. Bu tespitlere göre batık Genç Tunç Devrine aittir. Geminin yükü; bakır külçeler, kalay külçeler, kurşun döküntüler ve kristal parçalarıdır. Ayrıca yükün içinde boncuk kavanozları, baharat kavanozları ve bir de bilezik vardır.

Gelidonya Batığının Dünya Tarihi Açısından Önemi
Sualtı Arkeolojisinin doğuşu bundan 40 yıl önce Gelidonya’da olmuştur. Bundan önceki tarihlerde de deniz dibinden eserler çıkarılmıştır. Hatta pek çok batıklar üzerinde incelemeler yapılmıştır. Ama bilimsel anlamda ilk sualtı kazısı Türkiye’de Gelidonya Batığında gerçekleşmiştir.

Batıktan Çıkarılan Eserler Bodrum Kalesinde Sergilenmektedir
Bodrum Kalesi bu batıktan çıkarılan eserleri sergilemek için müze haline getirilmiştir. Bu sayede ilk sualtı müzemiz kurulmuştur. Gelidonya Batığından çıkarılan eserler Bodrum müzesinde sergilenmektedir. Günümüzde pek çok yerli ve yabancı turist bu müzeyi ziyaret etmektedir. Ama Bodrumu ziyaret etmemiş pek çok kişinin böyle bir müzenin varlığından haberi yoktur.


Bu Türden Tarihi Eserlerin Tanıtımı Nasıl Olmalıdır
Bu kadar önemli bir eserin yeterince duyurulamamış olması çok acıdır. Oysa aynı eserler Amerika’da bir müzede olsa dünya bu keşfi konuşuyor olurdu. Hatta bu keşif üzerine yüzlerce film çekilirdi. Bu film kim bilir kaç Nobel ödülüne konu olurdu. Ülkemin bu kadar büyük keşifleri değerlendirememesine çok üzülüyorum. Bu şekilde yapılan her bir keşif altın yumurtlayan tavuk gibidir. Tanıtımı yapıldıkça pek çok turistin bunları ziyaret etmesi mümkün olacaktır. Bu tür eserleri tanıtmanın en kolay yollarından bir filmini yapmaktır. Ayrıca Kültür Bakanlığı tarafından tarihi eserlerin çok detaylı tanıtımını yapan çok aktif bir web sitesi yaptırılmalıdır. Bu web sitesi bu tür keşiflerin ve tarih turizminin birinci öncelikle duyuru yeri olmalıdır. Web sitesini kesinlikle çok iyi editör eğitimi almış, yabancı dillerde en üst seviyede olan uzman arkeologlar yönetmelidir. Web sitesi hemen her dilden yayın yapmalıdır.

Göbeklitepe Videosu: https://youtu.be/w8gKuLMPFyY