Noel Baba Kilisesi Aziz Sn Nicolas :
All Christians, those who do not want to die sinful, come to St. Nicholas Demre Antalya to become a pilgrim.
Bütün Hristiyanlar, günahkar ölmek istemeyenler, hacı olmak için haydi Aziz St Nicholas Demre Antalya’ya
St. Nicholas Kilisesi
Yeri : Akdeniz Bölgesi, Antalya
Boylam : 36˚7.5’ Doğu
Enlem : 29˚58’ Kuzey
Kriter : (iii), (iv)
Kategori: Kültürel
KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI
Bir Likya yerleşimi olan Myra antik kentinin parçası durumundaki St. Nicholas Kilisesi mimari üslubu ve süslemeleri ile orta Bizans dönemi kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşmış en seçkin örneğidir. Myra, eski dönemlerin doğu ve batıdan gelen ticaret yolları ile St. Nicholas kültünün farklı parçalarını taşıyan farklı kültürlerin kavşak noktasında yer almaktadır. İmparatorluk başkenti Constantinople ve diğer şehirler ile olan ilişkileri gerek kentsel yaşam gerekse Hıristiyanlığın gelişimi açısından Myra’yı kozmopolitan bir merkez haline getirmiştir. St.Nicholas kilisesinin büyük ölçeği ve zenginliği Myra’nın bütün kentsel yapıyı etkileyen merkez olma rolünü de desteklemektedir.
Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012)
İ.S. 3’üncü yüzyılın ikinci yarısında Patara’da doğup Myra’da piskoposluk yapmış olan Aziz Nikolaos’ın saygın dini kişiliği, öldükten sonra aziz mertebesine ulaşmasını sağlamış, başta eski Rusya Çarlığı olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinin en popüler azizi olmuştur. Almanya’nın Freiburg, İtalya’nın Bari ve Napoli kentleri ile tüm Sicilya adasında özel saygı duyulan Aziz Nikolaos, Hollanda ve İngiliz dillerinde Santa Klaus olarak tanınmış, bunlar sayesinde Amerika’da da sevilerek New York’u koruyan azizlerden biri sayılmıştır. Avrupa’nın kuzey ülkelerinde çocukların koruyucusu ve sevindiricisi Noel Baba geleneği Aziz Nikolaos inancıyla bütünleştirilerek yarı dini ve çok popüler efsanevi bir tipin yaratılmasına sebep olmuştur. Bu tipin kökünün kuzey ülkelerinin çok eski inançlarından alındığı, Noel Baba’nın geyikler tarafından çekilen bir kızakla dolaşmasından anlaşılır. Hâlbuki gerçek Myralı Aziz Nikolaos’ın yaşadığı yerler hiç kar görmeyen Akdeniz kıyılarıdır. Onun zor durumda olan çocukları koruyucu kişiliği, Noel geceleri hediyeler getirdiğine inanılan sempatik bir ihtiyara dönüşmüştür.
Aziz Nikolaos olarak özellikle Doğu Akdenizli gemiciler ona saygı göstermiş küçük, büyük bütün teknelere resmi veya ikonası asılmış, sefere çıkarken “Dümenini Aziz Nikolaos tutsun” dileği gelenek olmuştur. Aziz Nikolaos Kilisesi, Bizans sanat tarihinin önemli bir anıtı, mimari üslubu ve süslemesiyle Orta Bizans Dönemi’nin en seçkin örneğidir. İ.S. 5’nci yüzyılda Myra’nın (Demre) Likya eyaletinin başkenti, Myra Başpiskoposu’nun da Anadolu’nun ikinci büyük din otoritesi olması, Aziz Nikolaos’un ölümünden sonraki yıllarda şehrin saygınlığının artmasında büyük rol oynamıştır. Myra halkı ölümünden sonra Aziz adına önce bir anıt, sonra da büyük bir bazilika inşa ettirmiş, bu devirde Aziz adına İstanbul’da büyük bir kilise inşa edilmiştir. Myra’daki bazilika depremler ve şehre yapılan akınlar sonucu 8’inci yüzyılda büyük hasar görmüş, 9’uncu yüzyılda ise kubbeli kilise olarak yeniden inşa edilmiştir.
Daha sonraki ilaveler 11’inci yüzyılda Orta Bizans devrinde gerçekleşir. Bu dönemin en önemli onarımının 1042’de İmparator IX. Konstantin ile karısı Zoe tarafından yapıldığı bilinmektedir. Duvar freskleri ve taban mozaiklerinin çoğu bu döneme aittir. Yüzyıllar içinde çeşitli nedenlerle tahrip olmuş kilisenin diğer geniş kapsamlı onarımı 1862 yılında Rus Çarı I. Nikolay tarafından gerçekleştirilmiştir. Orijinal planından oldukça sapmış bu onarıma ait çan kulesi ve omurgalı yeni orta kubbe ekleri bu çalışmaların ürünüdür. Bugünkü kilisenin özgün temelleri üzerinde değişik zamanlarda yapılmış birçok yapı bulunur. Böylece kilise çeşitli dönemlerde inşa edilmiş bir kompleks görünümündedir.
Aziz Nikolaos Müzesi Ziyaret Saatleri Yaz Dönemi: 08:30-19:30 (15 Nİsan-2 Ekim)
Aziz Nikolaos Müzesi Ziyaret Saatleri Kış Dönemi: 08:30-17:30 (3 Ekim-14 Nİsan)
Aziz Nikolaos Müzesi Tatil Günleri: Dini bayramların ilk günü öğlene kadar.
Kaynak: “Noel Baba Müzesi”, Dünden Bugüne Antalya II. Cilt, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012)
Aziz St. Nicholas Demre – Antalya
HRİSTİYAN GAZETE – Yunus ÜNLÜ’nün Yazısı
Antalya İli’ne bağlı Demre Kasabası, tarihi ismiyle Myra. Likya Federasyonunun en büyük şehri. Likyalıların dili Luvi dili olduğuna göre çok eski çağlardan beri iskân edilen bir bölge. Girit halkı ve sonradan Yunanistan’dan gelen kolonistler tarafından kuruldu. MÖ 168 de Roma İmparatorluğu’nun idaresi altına girdi. Myra, Myros (Demre Çayı) ile Massikytos (Aladağ veya Akdağ) arasında kurulmuş olup limanı Andriake’dir. Havari Pavlus Roma’ya götürülürken gemiye bu limandan bindirilmişti.
Likya Federasyonunun en büyük tiyatrosu buradadır. Tiyatronun hemen arkasında kaya mezarları (nekropol) bulunmaktadır. Myra şehri kurulduğunda eski Yunan tanrılarından Artemis Eleuthera’ya adanmış, onuruna çok büyük bir mabet inşa edilmiştir. Myra’nın koruyucu tanrısı Artemis’ten başka baş tanrı Zeus ve Athena ile Tyche onurlarına da sunaklar vardı. İlk Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Anadolu’da birçok önemli merkezler oluştu. Anadolu’da en önemli Hıristiyan dini merkezi Antakya’dır.
Antakya Roma ve İskenderiye’den sonra Hıristiyan âleminin o devirdeki en önemli şehirleriydi.
Hıristiyanlığın inanılmaz gelişmesi Roma İmparatorluğu yöneticilerini büyük endişelere soktuğundan Hıristiyanlık yasaklandı, dini liderler tutuklanmaya ve idam edilmeye başlandıysa da bir netice alınmayınca, korkunç işkencelere tabi tutulmalarına rağmen dinlerini inkâr etmeyen ve paganlığa dönmeyen tüm Hıristiyanların öldürülmeleri için fermanlar çıktı. Her şeye rağmen Hıristiyanlık gerilemedi, aksine oluşan mucizeler ve Hıristiyanların işkencelere ve idamlara korkusuzca kabullenmeleri pagan yurttaşların kitleler halinde Hıristiyanlığı kabul etmelerine yol açıyordu.
İşte böyle bir devirde, MS 270 yılında, Likya’nın Patara kentinde yaşayan, tanınmış ve de çok varlıklı bir Hıristiyan ailenin bir erkek çocukları dünyaya geldi. Babası Epiphanius, annesi Johanna, (başka kayıtlara göre babası Theophanes annesi Nonna) . Adını Nicholas koydular. Doğumundan çok kısa bir zaman sonra Nicholas iki ayağının üzerine kalktı, yürüdü, bu ilk mucizesi oldu! Ayrıca, anne sütü ile beslendiği aylarda, oruç günlerinde sadece bir kere meme emdi. Küçük Nicholas çok erken yaşta anne ve babasını bir veba salgınında kaybetti. Onu Patara piskoposu olan Dayısı Nicholas büyüttü. Delikanlı çağında dine yöneldi, bunu gören piskopos dayısı onu ruhban olarak eğitti önce diakonus oldu daha sonra da papaz. Ebeveynlerinden kalan büyük mirasın hepsini fakirlere ve muhtaçlara dağıttı.
İlk görev yeri Patara yakınlarındaki Sion Manastırında başrahiplik oldu. Myra piskoposu ölünce seçim heyeti piskoposların hepsinin aklına tek bir isim geldi; Nicholas! Ve Nicholas Myra piskoposu olarak atandı. Bu kutsal görevinde çok başarılı oldu. Cemaatine sahip çıktı, dul ve yetimlere, fakirlere, hastalara yardım etti, maneviyatlarını kuvvetlendirdi. İmparator Diocletian zamanındaki Hıristiyan kıyımında, mahkemelerde onları savundu, işkenceye alınanları veya ölümle cezalandırılanları cesaretlendirdi, kalan ailelere sahip çıktı. Sonunda o da tevkif edildi, hapsedildi daha sonra mahkeme edilmek için Constantinapolis’e (İstanbul) götürüldü. İşkencelere tabi tutuldu, mahkemesini ve ölüme mahkûm edilip idamını beklerken tahta yeni imparator Constantin geçince serbest bırakıldı.
Myra’ya döndü. O sırada ülkede korkunç bir açlık hüküm sürüyordu. Paganlar açlık nedeniyle Diana’ya adaklar adıyorlardı, bunun üzerine Piskopos Nicholas mabedi darmadağın etti, adakları, kurbanları, heykelleri yerlere attı, kırdı parçaladı.
Bir gün buğday yüklü bir geminin kumanya ve su ikmali için limanda durduğunu duyunca hemen oraya gitti. Denizcilere halkın açlığını anlattı ve ambarlardaki buğdaylardan bir kısmının limana boşaltmalarını rica etti. Ancak denizciler, gemideki buğdayların imparatora götürüleceğinden bir kısmının buraya bırakılmasına korktukları için razı olmadılar. Ancak piskopos Nicholas, başşehre vardıklarında buğdayların bir kısmını buraya bıraktıklarının asla belli olmayacağına söz verince razı oldular. Nitekim gemi İstanbul’a vardığında, buğdayların hiç eksilmemiş olduğunu, ambarların ağzına kadar dolu durumda bulunduğunu ve Myra’da bırakılanların hiç belli olmadığına şaştılar. Bu mucize, doğumundakinden sonraki ikincisi oldu.
Bir rivayete göre, Aziz Nicholas Kutsal Toprakları ziyaret etmek için gemiyle Kudüs’e giderken fırtınaya tutulmuşlar. O sırada gemilerinin yakınında yelkenli küçük bir tekne fırtınayla boğuşurken yelken direği kırılıyor ve tekne alabora olmak üzere yan yatınca iki denizci denize düşüyorlar. Aziz Nicholas hemen denize atlayarak gemicileri teknelerine çıkarıyor, düşmemeleri için belinde kemer yerindeki iplerle onları tekneye bağladıktan sonra yelkeni indirip direği yerine oturtuyor. Kırık olan direğin sağlam olduğunu gören denizciler hayret içinde bakakalıyorlar. Yelkeni sudan çıkardıktan sonra yerine takıyor ve diz çöküp dua etmeye başladıktan kısa bir süre sonra da deniz sakinleşiyor. Aradan zaman geçtikten sonra bu tekne ikmal için Myra’nın liman kenti olan Andriake’ye yanaşıyor. Uzun zamandır denizde olan denizciler şükretmek üzere Myra’daki kiliseye geldiklerinde Aziz Nicholas’ı görünce çok şaşırıyorlar. Denizden kurtardığı ve tekneye bağladığı gemiciler Aziz Nicholas’a yanlarından hiç ayırmadıkları ipleri iade ediyorlar. Bu mucize gemiciler arasında dilden dile yayılınca zorda olan denizciler Aziz Nicholas’a dua etmeye ve onu “koruyucu azizleri” olarak kabul etmeye başladılar.
Nitekim Patara’dan kalkan bir gemi, yolda fırtınaya yakalandığında, gemiciler batma tehlikesiyle karşılaştılar. Akıllarına Aziz Nicholas’a dua etmek geliyor ve hemen diz çöküp duaya başlıyorlar. Kısa bir müddet sonra deniz sakinleşiyor, kıyıya sürüklenen gemi, yön değiştirip kayalara vurmaktan kurtulunca dümende Aziz Nicholas’ın olduğunu görüyorlar…
Bir rivayete göre, açlık o kadar had safhadaydı ki insanlar açlıktan ölmemek için cesetleri ve hayvan leşlerini yemeye başlamışlar. Bir kasap, üç tane çocuğu yiyecek vermek vaadiyle kandırıp evine getiriyor. Onları öldürüyor. Karısı bu etleri satmayı önerince onları kasap dükkânına taşıyorlar. O yörede dolaşan Aziz Nicholas kasabın evine gelip misafir olarak geceyi orada geçirmek istemiş. Durumu hissedince de cesetlerin bulunduğu yere gidip dua etmeye başlamış ve 3 çocuğu da diriltip evlerine göndermiş. Aynı mucizenin bir başka anlatımında, bu üç çocuk kasabın işlettiği hana konaklamak için geldikleri söylenir. Daha başka bir rivayete göre de bunların çocuk olmayıp üç yetişkin insan oldukları ifade edilmiş.
O devirde de kızlar için çeyiz ve drahoma gelenekleri bulunuyordu. Yaşlı ve fakir bir baba karısını kaybettikten sonra büyük zorluklarla büyüttüğü üç genç kızlarından büyüğünün evlenme zamanının gelip geçmesine rağmen çeyizini hazırlayamamış ve fakirliğinden dolayı da hazırlamasına hiç olanağı olmadığından büyük üzüntü içinde bulunuyormuş. Bu durumda sırasıyla evlenme çağına gelecek diğer kızlarına da çeyiz hazırlamasına imkan bulamazsa, kızlarını fahişe olarak geneleve bırakmaya da gönlü asla razı değilmiş. Durumdan haber alan Myra piskoposu Aziz Nicholas, bir gece geç vakit büyük kızın çeyizine yetecek kadar altını bir keseye koyup, o ailenin penceresinden içeri atıyor. Sabah keseyi bulan baba buna çok seviniyor. Ama bu iyiliği kimin yaptığını da merak ediyor. Araştırıyor ama bir netice de alamıyor. Ortanca kızın evlenme vakti geldiğinde Aziz Nicholas, yine gece geç vakit fakir yaşlı adamın penceresinden bir kese altın atıyor.
Sabah o evdeki mutluluk ve sevinç büyük oluyor. Yaşlı baba, merak içinde, evin etrafında dolaşıp bir ipucu arıyor ama bulamıyor. Üçüncü kızının evlenme zamanı gelince ihtiyar baba bu iyilikseverin kim olduğunu bulmak için geceleri pencerede sabahlıyor. Aziz Nicholas bunu hissedince, bir kese altını pencereden değil, bacadan atıyor! Böylece bu yaşlı ve fakir adamın kızları genelevlerde günahkâr birer kadın olmaktan kurtuldular. Bu mucizenin bir başka anlatımında; üçüncü kız, o gece çoraplarını yıkamış, başka çorabı olmadığından olacak ki şöminenin içine asmış kurutmak için. Aziz Nicholas bacadan kese altını atınca da, kese kızın çorabının içine düşmüş! Bu olay, Danimarkalıların yaptıkları gibi İskandinav mitolojisinde en büyük tanrı Odin’e çoraplar içinde havuçlar koyup dış kapıya asmaları ve Odin’in de bu havuçları alıp yerine çocuklara kurabiye veya başka ufak tefek hediyeler koyması geleneğinden esinlenen Cermenlerin de Noel Baba bayramında çocuklar için çoraplara hediye koymaları geleneğini hatırlatmıyor mu?
Frigya’da, Roma İmparatorluğu’na karşı ayaklanma düzenleyen bir kentin yeniden denetim altına alınması ve gerekli tahkikatların yapılması için İmparator üç müfettiş göndermiş. Bunların yolları da Myra’ya düşüyor. Piskopos bu memurları karşılayıp yemeğe davet ediyor. Niyeti onları misafir etmek, o günkü yolculuğu ertesi güne tehir ederek tehlikesizce varacakları yere gitmelerini sağlamak. Yemek esnasına, yerel yöneticinin üç suçsuz askerlerin servetlerini elde etmek için yalan bir suçlamayla idama mahkûm ettiğini ve hükmün infaz edilmek üzere olduğu haberi geldi. Hemen infaz yerine koşan Aziz Nicholas, vardığı sırada cellât birinci mahkûmun başını kesmek için kılıcını kaldırmış vurmaya hazırlanıyordu. Piskopos hemen cellâdın üzerine atlayıp kılıcı elinden aldı ve uzağa attıktan sonra üç suçsuz askerlerin bağlarını çözdü. Şehrin yöneticisi bunun üzerine Piskopos’a hakaret etti ve onu da yargılayacağını söyledi. Ancak Aziz Nicholas, yöneticinin iftirasını ve kötü niyetini yüzüne söyleyince yerel yönetici şaşırdı. İmparatorun gönderdiği müfettişler de bu olaya tanık oldular. Bunun üzerine Piskopos’tan özür diledi ve bu olayın kapatmalarını, özellikle de İmparatorun kulağına gitmemesi için yalvardı. Bu haksızlık karşısında galeyana gelen halkı yatıştırmak da Aziz Nicholas’a kaldı.
Noel Baba Kilisesi Aziz Sn Nicolas
Üç Suçsuz Askeri Celladın Elinden Kurtarır
Üç müfettişler, Frigya’da ki olayları yatıştırdıktan sonra yeniden Roma’ya dönmek üzere Myra’ya geldiler. Buradan gemiyle Roma’ya döndüler ve başarıları nedeniyle İmparator tarafından mükâfatlandırıldılar. Ancak, kıskanan ve çekemeyenler bir sürü iftiralarla bu müfettişlerin ayaklanma yapacaklarına İmparator’u inandırdılar. Bunun üzerine yapılan yargılamada üçü de idama mahkûm edildiler. O gece üç memur hapisteyken akıllarına Aziz Nicholas geldi ve kendilerine yardımcı olması için dua ettiler. Piskopos dualarını algıladı ve İmparator’un rüyasına girerek bu insanların kıskançlık ve çekememezlikler nedeniyle iftiraya uğradıklarını, eğer bu suçsuz insanları öldürttüğü takdirde Tanrı’nın gazabının üzerinde olacağını bildirdi. Uykusundan uyanan İmparator uzun uzun düşündü. Sonunda idamları gerçekleştirecek olan hakimin evine giderek durumu anlattı. Çok şaşırdılar, çünkü hakim de aynı rüyayı görmüştü. Bunun üzerine yeniden durumu gözden geçirdiler, suçsuzluklarına karar verip, hemen daha o gece iftiraya uğramış olan memurları serbest bıraktılar.
Yaşlanan Piskopos öleceğini sezinleyince, Tanrı’ya dua ederek, ölüm anında yanına bir meleğini göndermesini diledi. Vücudu yorgun düştüğü için sık sık hastalanıyordu. Yatağa düştüğünde Tanrı’nın meleği kendisine gözüktü ve birlikte dua ederken Aziz Nicholas, 343 yılının 6 Aralık günü ruhunu Myra’da Tanrı’ya teslim etti.
Myra’da defnedildi. Sevenleri ona mermerden fevkalade güzel bir lahit yaptırdılar.
Ölümünden sonra da mucizeleri devam etti. Çocukları olmayan bir çift, Aziz Nicholas’ı ziyaret etmek için Myra’ya geldikleri gün 6 Aralık idi. Piskopos ruhunu teslim etmiş, cenaze töreni yapılıyordu. Yetişemedikleri için son derece üzüldüler.
Noel Baba Kilisesi Aziz Sn Nicolas
O kalabalıkta Aziz Nicholas’ın cenazesinin yakınına bile gitmeleri mümkün değildi ki birden kendilerini tabutun önünde buldular! Üzerindeki örtünün püskülünden bir parça kopardılar ve törenden sonra oturdukları şehre döndüler. Sonra? Bir sene sonra bir çocukları dünyaya geldi tam 6 Aralık günü…
Aziz Nicholas bir çok şehir, kasaba, yerleşim yeri, sanatkar, işçi, meslek sahipleri, dini yerlerin “Koruyucu Azizi”dir. Sadece bazılarını yazacağım; Bari, Fransa’nın Loraine bölgesi, Houilles komünü, Macaristan’ın Kecskemét şehri, Almanya Freiburg, Nikolausberg, Belçika, Hollanda, Portekiz, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, Polonya, Çekoslovakya, Sırbistan, Slovakya, denizciler, kayıkçılar, eğitmenler, öğrenciler, kasaplar, camcılar, yolcular, kısırlar, bekârlar, özellikle çocuklar ve daha birçokları…
Noel Baba Kilisesi Aziz Sn Nicolas
Kemikleri’nin bir bölümü Bari’de, Nikolausberg’de, Lorraine’de, Demre’de.
Demre’deki Kilisesi’ni her sene binlerce turist ziyaret etmektedir. Özellikle Rusların başı çektiği Demre Aziz Nikolas Kilisesi Turizm Bakanlığı tarafından onarılmıştır. 2000 yılında da Rus heykeltıraş Gregory Pototsky’nin bronzdan yaptığı Aziz Nikolas heykeli Kilise’nin karşısındaki meydana dikilmiştir. Ancak daha sonra Demre Belediyesi bu heykelin yerine plastikten kırmızı elbiseli Noel Baba heykelini koydu. Ruslar tarafından devamlı protesto edilince bronz heykel eski yerine geriye getirildi.
28 Aralık 2009 da Hükümetimiz, gayri kanuni yollardan memleketinden kaçırılmış olan Aziz Nikolas’ın kemiklerinin Türkiye’ye iadesini İtalyan Hükümeti’nden resmen istedi. Bari’deki kemiklerin Demre’ye getirilmesi ne kadar iyi olacaktır bilinmez. Türkiye’den kaçırılan tüm tarihi eserlerin iade edilmesini ben candan istiyorum ama kutsal Piskopos’un kemiklerinin bir müze köşelerinde, yetkisiz ve inançsız kişilerin ellerine teslim edilmesini şahsen uygun bulmuyorum. Kutsalın kutsal kemikleri bir kilisede tutulması çok daha uygundur.
Tarih Turizmi ülkemizi dünyaya tanıtacak en önemli tercihtir.
Adrasan Kız Kalesinin Videosu: https://youtu.be/MkSlPr8evH8