Zargana Avında Teknede Sırtı Çekerek ipek Floş Kullanım Tekniği :
İpek floşla Zargana avı en bilindik yöntemdir. Ama uygulanış şekilleri çok farklıdır. Sarı, turuncu, kırmızı ve beyaz renklerde ipek floşlar vardır. En verimli yöntemin nasıl yapılması gerektiğini anlatmaya çalışacağız.
İpek Floşla Zargana Takımı Nasıl Hazırlanır?
Yeni bir ipek floş, 0,20 – 30 mm misina kullanılarak bağlanır. Düğüm olarak rapala düğümü seçilmelidir. Köstek olarak seçilen 0,20 – 0,30 mm misina, 5 – 6 kulaç yapılmalıdır. Bu köstek arada hiçbir ağırlık olmadan her hangi bir olta takımı ile kullanılabilir. Takımda fırdöndü dahi olmaması doğrudur. Oltada sarılı misinaya veya örgü misinaya direk bağlanır.
Zargana Avında Kamış Seçimi ve Kaloma Kullanımı
Bu olta takımlarında kamışın esnekliği ciddi bir avantajdır. Kamış esnek olmasa bile kaloma en açık pozisyonda olmalıdır. Kaloma, ancak takımın serbest akışa geçmeyeceği ayara getirilmelidir. Kalomanın gevşekliği her takıma istenilen esneklik imkanını verir. Bu kaloma ayarındaki takıma Zargana vurduğunda kaloma boşalmaya başlar. Kaloma, Zargana asılmayı bırakana kadar sıkılmamalıdır. Zargana asılmayı bıraktığında, kendini yeterince yormuş demektir. Ancak Zarganayı çekebilecek kadar kaloma azıcık sıkılır. Bu kaloma ile balık çekilir. Balık asıldığında kalomayı boşaltabilmelidir. Zargananın dişlerinin ustura kadar keskin olduğu unutulmamalıdır. Balık bazen ipek floşa ucundan, azıcık tutacak şekilde yakalanır. Hafif kaloma, balığın ipek floşu yırtmasını engeller.
İpek Floşa Rapala Düğümü Niçin Atılmalıdır?
Zargana ipek floşa vurup alamazsa, ipekte yırtılmalar ve pörsümeler olur. Halka özelliğini kaybeden bu bölüm, balığın ilk hamle yaptığı yerdir. Bu şekildeki bir ipek floşla av yapmak zorlaşır. Oltayı toplayıp, ipek floşun bozulan yeri başka bir tarafa alınmalıdır. Bu durumda rapala düğümünün halka özelliği işe yarar. Halkanın içinde ipek floş kaydırılarak, sağlam taraf balığın vuracağı yöne çevrilir. Böylece bozulan ipek tekrar kullanılabilir. Bozulma fazlaysa yeni ipek floşla değiştirilmelidir.
İpek Floşla Zargana Avlanabilmesindeki Mantık Nedir?
Zargananın ağzında 1 mm aralıklarla onlarca diş vardır. Balık çenesini kapadığında diş aralığı 0,5 mm civarına düşer. İpek floş yumağını ısırdığında, yumak dişlerin arasına sıkışır. Uzun balıklar yemlerini parçalamak için kendi eksenleri etrafında dönerler. Kalomanın gevşek olması sayesinde ipek floş yumağı gagaya dolanır. Hem dişlerin arasına sıkışan, hem de gagaya dolanan ipek floştan kurtulmak artık imkansızdır. Bu şekilde balık kolay nefes de alamaz.
Teknede Zargana Avı İçin Sırtı Çekilirken Ne yapılmalıdır?
Tekne hızı 2 – 4 mil olmalıdır. Bu şekilde sırtı çekerken hiçbir şey yapılmadan oltayı elinde tutsa veya bir yere dayayarak tutsa bile Zargana oltaya atlar. Ama av verimliliğini arttırmak için kamışın veya el oltasının hafifçe sallanmasında fayda vardır. Bu şekilde Zargana daha çabuk cezp edilir.
Zargana Oltaya Yakalandığında Nasıl Davranır?
Uzun balıklar bir şeyi ısırdıklarında koparmak için kendi eksenlerinin etrafında dönmeye başlarlar. Eğer yumağı koparamaz veya yırtamazsa suyun yüzüne zıplayarak kurtulmaya çalışır. Bu aşamada Zargana tekneden görülür. Zarganayı havalara zıplarken gören avcı büyük bir heyecana kapılır. Bu balık avının en keyifli anıdır. Avladığı balığı tekneye almadan, kendi yaşam alanında görmek avcıyı çok sevindirir.
Zargana Avında Teknede Sırtı Çekerek İpek Floş Kullanım Tekniği
İpek Floşta Kanca Olmadığını Gören Avcının Şaşkınlığı:
“Sadece iple mi balık avlayacağız? Balık oltaya nasıl yakalanacak?” der. Olta suya bırakıldığında balığın yakalanabileceğine hiç inanamaz. “Nasıl olacak da, balık iplere takılacak?” diye düşünür. Balık yakalanıp tekneye alınınca da, “ipek floş yumağı, balığın dişlerle dolu çenesine ve diş aralarına takılınca çıkmasına imkan yok” der.
Zargana Avında Teknede Sırtı Çekerek İpek Floş Kullanım Tekniği
Zargana Avı Videosu: https://youtu.be/jDZpQoWcXAw
DENİZ KABUĞU
Önce beş on metre, harş hurş, harş hurş, harş hurş.
Sonrasında biraz haşır huşur , haşır huşur, haşır huşur.
En sonunda ve nihayet. Hırş hırş, hırş hırş , hırş hırş.
Aynı sahil. Çakıl taşlı sahilde, büyükten küçüğe küme küme sıralanmış farklı büyüklükteki çakıl taşları üzerinde yürüyen üç tut bırakcının sahile yaklaşırken çıkardıkları ayak sesleri. Hafif rüzgâr. Kırık kırık dalgalar. Yıllar önce Ekincik plajından maviliğe doğru salladığım taşın dalgaları burada kıyıya vuruyor.
Su ile plajın birleştiği yerde ortaya çıkan güzel beste.
Şarkının adı Adrasan. Makamı aheste. Kamıştan batonu ile orkestra şefi sahneye henüz gelmemiş.
Bekliyoruz üstadı, beklerken de sırtımı verip denize, dağlara bakasım geliyor.
Merak ediyorum yeni görüntüyü.
Yüzümü dağlara döner dönmez ise,
‘’Allah belanızı versin’’ diyorum yüksek sesle. Erken saat olmadığı için plaj kalabalık , duyanlar ‘’ne oluyor yaa’’ !! Diyerek dikkat kesiliyor sesime.
‘’Şerefsizler, ahlaksızlar, vicdansızlar’’ diyerek devam edince, benimle arkadaşlık ettiklerine utanmak yerine onlarda saydırıyor ‘’namussuzlar ‘’ diye ilave ederek. Kızıl çam, sedir ve makilikle kaplı hayallerimizde kalan, şimdilerde kül olmuş, kel kalmış Adrasan sırtlarına bakarken.
Adrasan’ ın başı dumanlı bu sefer, beyaz bulutlar sarmış zirvelerini, cigarasını yakmış, dumanını tanrıya doğru üflemiş dertli baba dağlar.
Hoş geldiniz, nasılsınız?
Biraz hasbıhal ederken emektar kayıktayız çoktan.
Hatırlatmalar. Bilinenleri pekiştirme. Malzemeler suda. Biz alesta, yemler sırada, Vira bismillah.
Hacivat burnuna, oradan da sulu adaya akacağız. Rüzgâr arkamızda muhabbet sofrası kurulmuş önümüzde, bıraktık akışına yeni boyanmış, yaşlılık kırışıkları ve çiziklerini gizlemiş kayığı, ezbere gidiyor, dümen tutmanıza gerek yok, koyuverin kolumu, bırakın götüreyim sizi gözüm kapalı demek ister gibi. Ağzı var dili yok emektarın.
Biraz muhabbet, yem yok.
Hayli geçti, halen yok.
Suratlar düştü. Nafile, yok.
Gerildik. Boşuna. Yine yok.
Orası, burası, o derinlik bu sığlık, o koy, bu koy. Hadi canım ne oluyor? Hiç yok.
Annemin evinde çocukluk günlerindeyim sanki.
‘’Oğlum her yere bak! Kaybolmaz’’ diyor annem. Kulağıma fısıldıyor. Sakladığı, kaybettiğimi zannettiğim oyuncağı bulma oyununu oynuyoruz. Kapı arkası, yatak altı, salondaki koltuğun yanı, yaz olduğu için yanmayan odun sobasının içi.
Anneme ’’ yok ‘’Diyorum arada bir soluklanıp.
‘’Bak, aramaya devam et’’ diyor annem. Kulağıma bir kaç yer fısıldıyor aklıma gelmeyen.
Halının altı, ninemden kalma ceviz ağacından sandukanın içi. Balkonda bile arıyoruz oyuncağımızı.
Oyun başlamayacak yoksa.
Saklambaç mı? Kör ebe mi?
Köşe kapmaca oynuyor hem mavilik hem de yemlik bizimle.
Yorgun argın dönüşe geçerken motorun canı sıkılmış. Dalgalara karşı tek başına dümen tutturamıyor, tutun kolumdan diyen bir hali var, ıslatıyor bizi kimi zaman, olup bitene çoktan sinirlenmiş. Ham ipekten floşu sulara salıp sığlığa bakmaya niyetliyiz.
Sulu adanın tam karşısındaki plaja denizin ortasından yardırıyoruz. Kıyıyı yakın geçerken ayni anda uygun ebatta zargana azmanı her iki floşa çözülmemek üzere gagalarını bir kaç tur sardırınca yüzlerde tebessüm var.
Sabaha kısmet artık! Vakit bu gün için çok geç.
Ziyafeti başka bir mekânda çektik bu seferki akşam.
‘’MERHABA’’ dedi Alman asıllı sahibesi mekânın. Zeytinyağlılar nefis. Ev yapımı Alman pastası yıldızlara yükseliyor.
Üstat ‘’tarifini alsaydınız pastanın’’ dediğinde sabah emektarda çayları uzatıyordu.
Pırasalı ya oradan dönüşte eski merada şans ve rastgeleni arayacağız.
Yol yorgunu bedenler kalkmış ama beyinler halen uyumakta. Pırasalının ebabil ve kırlangıçlarının sarp kayalıklarda dans ederkenki çığlıkları sabahı yırtarken uyanıyoruz.
Bir kaç martı tünemiş, sessiz sedasız oturuyor, bize de ebabillere de aldırış etmiyorlar.
Çoban koyuna vardığımızda takımı dibe indirip dipten temas etmeye henüz karar vermişken,
Ses geliyor.
Ama suratlar asık.
Vuruşun adı balon.
Bir kaç saat daha balonlarla dans edince bir şarkı takılıyor dilimize.
Benim balonlarım vardı.
Onları kimler aldı.
Balonlar mı eskidi.
Yoksa bizler mi yaşlandık.
Kısmet değilmiş bu sefer, ne yapalım, canımız sağ olsun.
En azından temiz HAVAMIZI aldık.
Aklımda yazmak üzere bir kaç kelime, cebimde kızlarıma plajdan topladığım bin bir şekilli deniz kabukları
‘’ Allahaısmarladık Adrasan….’’
06.06.2016
(Adrasanda akya peşinde)